Likya’da Bir Kayıp Çocuk

Likya’da Bir Kayıp Çocuk

Genelde doğada yapılan spor ve aktivitelerin hepsi en az 2 kişi olarak yapılır.

Özellikle, discovery dalışları, nehirde kano ve birçok extreme spor…

Bunun nedeni ise, doğada her an başınıza bir aksilik veya kaza gelebilir. Hatta bu konular üzerine çekilmiş bir çok film bile var…

Tek  başına doğaya çıkan insanın başına gelenlerin çoğunun da hoş sonuçlar ile son bulmadığını da duyuyoruz ve görüyoruz.

Ben bu bilince sahip birisi olarak; geçtiğimiz hafta en azından 4-5 saatliğine kafamı alıp gidesim geldi.

Zaten daha önce de tatil yapmaya gittiğim Fethiye-Likya yolunun bir noktasından tek başıma başka bir noktasına doğru ilerlemeye başladım.

Yolculuğum boyunca o kadar değişik duygu ve düşünceler ile ilerledim ki kendim bile şaşırdım.

Likya yolunu yürüyenler bilir; tüm yol kırmızı, beyaz  işaretlerle işaretlenmiş olduğundan GPRS  olmasa bile kaybolmazsınız. Fakat ben, bu kadar zaman yürümüş olan ben, daha yürüyüşümün başında yolu kaçırdım ve kayboldum…

Başladım kendi kendime konuşmaya.

Neden mi? Çünkü  daha yolun başında kaybolursam bu yol nasıl bitecekti…

Peki ya, kendime sözde bir zaman koymuştum, nerede kaldı o hedefim…

Neyse ortalama 25 dk. işaretli yolu bulabilmek için olmadık şekilde  ve beceride, yollar çizerek kendimi renklere ulaştırmayı başardım.

Bu bir başarı mı? Hiç sanmıyorum!

Daha yolun başında kayıp oldum, ‘kim bilir yol boyunca kaç kere kaybolacaksın?’ diyerek ve de sonradan anladığım kadarıyla, gayet sesli bir şekilde kendime kızıyordum.

Neyse… İşaretli yolları bulduktan sonra, sanki kafamda belirlediğim hedef saate ulaşmak çok önemli bir şeymiş gibi, koştur koştur keçi yollarında ilerlerken bir ara durdum su içmek için. Tam o an işte etrafımın ne kadar güzel göründüğünü ve koştur koştur giderek  gereksiz bir çaba içerisinde olduğumu anlayarak çantamı sırtımdan atarak ilk kayanın üstüne çıkıp gördüklerimi ölümsüzleştirmek için bu güzel görüntüyü çektim.

Likyada bir kayıp çocuk-1

 

 

Bir anda sanki bana bir çeşit aydınlanma gelmişti ve iyice yavaşlamış elimde makinem durmadan fotoğraflar çekiyordum.

Sonrasında sadece fotograf çekmek ile yetinemeyeceğimi anlayıp üstüne birde video çektim. Buradaki güzellikleri sizlerden görebilin ve duygularıma ortak olun diye…

 

 

Ne mi oldu sonunda? Yok yok, korkulacak bir şey olmadı. Parkuru bitirme zamanım uzamıştı; ama orada bulunmaktan dolayı aldığım hazzı ve zevki hiçbir şeyle değişemem…

İşte o zaman  anladım ki gerçekten doğada olmak, insana dinginlik ve huşu vermekte…

Kendi kendime  konuşmuş olmam ve kaybolmuş olmam bile çok güzel bir deneyim oldu bana.

Yürüyüşüm bittiğinde o kadar memnun ve mutluydum ki şu an kelimelere dökemeyeceğim.

Sadece bir kez daha anladım doğaya çıkmanın ruhuma ne kadar iyi geldiğini…

Bence sizler de biraz olsun şehirden uzaklaşın ve kendinizi doğanın kucağına atın.

Emin olun onun size göstermiş olduğu bonkörlüğü görünce geri dönmek ve bırakmak istemeyeceksiniz….

Bir cevap yazın